Oğlum gözlerimin içine baktı ve “Artık sana yerimiz yok. Gitmen gerek.” dedi. Ben de öyle yaptım. Tek kelime etmeden uzaklaştım.
Oğlum. Tek çocuğum.
“Artık burada sana yer yok. Gitmen gerek.”
Kekelemedi. Gözünü bile kırpmadı. Sadece orada durdu – kollarını kavuşturmuş – sanki onu tek başına büyüten annesine değil, komşusuna hitap ediyormuş gibi konuşuyordu. Yemek yiyebilsin diye akşam yemeklerini atlayan, okula yeni bir şeyle başlayabilsin diye eski püskü kıyafetler giyen kadına. Anne-bebek bağ kurma dersleri
Bir an yanlış duyduğumu sandım. Belki de zamanın körelttiği yaşlı kulaklarım bana oyun oynuyordu. Ama hayır. Karısı kanepede sessizce oturmuş, gözleri telefonuna kilitlenmiş, itiraz etmiyordu. On yaşından büyük olmayan torunum, kısa bir anlığına başını kaldırdı, sonra tekrar video oyununa döndü.
Oğluma baktım. Hafifçe güldüm, gergindim. “Ne demek istiyorsun Minh? Nereye gidebilirim ki?”
Ses tonu değişmedi. “Kararımızı verdik. Odan ofisimiz olacak. Burada yeterince uzun süre kira ödemeden yaşadın. Artık taşınmanın zamanı geldi. Yakınlarda bir huzurevi var.”