Home
30 Kasım 2021 ( 57 izlenme )
Reklamlar

Müslüme Olayında Bunları Kimse Yazamadı!

Sayısız kadın cinayetinin yaşandığı Türkiye, son olarak çok daha fecisinden önceki hafta haberdar olmuş, Mersin'de tecavüze uğrayarak öldürülen minik Müslüme için ağlamıştı. Milyonlar Müslüme için gözyaşı dökerken aslında varolan bir gerçeği ise kimse dillendirmek istemiyordu.

Müslüme olayında şüphesiz fail, yani Müslüme'nin önce dedesi sonra da biyolojik babası olduğu ortaya çıkan Hasan Yağal infial yarattı ancak toplumun bu hale gelmesindeki sebepler kimileri tarafından bile isteye kimileri tarafından ise farkında olunmadığı için dillendirilmedi. Gazete ve televizyonlarda suçlu belliydi ve ya hadım ya da idam edilmeliydi. Gazetecilik kariyerini uzun yıllar Show TV'de sürdüren Egesaati.com Genel Yayın Yönetmeni Oya Pardak, özellikle sektörün bilip de dillendirmediklerini yazdı. 'Bir yer bulalım, dünyadan uzak' başlıklı yazısında Müslüme'yi anlatan Pardak, " 

 Kadın programı çerçevesinde ekranlara taşınan olaylara baktığımızda kadın olmaktan utanıyoruz. Bu programların yapımcıları ve sunucuları ahlak çöküntüsüne uğramış hikayeleri ekranlara taşıyarak psikolojik açıdan toplumu kirletiyor." ifadelerini kullandı. İşte Oya Pardak'ın minik Müslümen'ye ağlayan milyonlarca insanın hislerine tercüman olduğu o satırları: " Minicik bir güzel yüz. Boynunda büyük bir nazarlık… Kem gözlerden, kötülüklerden korunması için. Müslüme…Henüz 3 yaşındaki Müslüme kötülüklerden korunacağı kişinin dedesi olduğunu nerden bilebilirdi. 

Dahası babası. Hiç dededen babadan kötülük gelir mi? Onu bile anlayamayacak yaşta olan minik kız acımasızca katledildi. Günlerce beklenen umutlu bekleyişin ardından yarı çıplak bulunan minik kızın cansız bedeni insanlığı bir kez daha sorgulattı. Müslüme Türkiye’de taciz edilen, katledilen masumlardan sadece biriydi. Ama kan donduran gerçekler ortaya çıktıkça dünyanın ne kadar kirlendiğine bir kez daha tanık olduk.  

Arama kurtarma ekipleri ile yollara düşen dede Hasan Yağal’ın sapık olduğu ortaya çıkınca Türkiye şok oldu.Yapılan DNA  analizleri Müslüme’nin annesinin yıllardır tecavüze uğradığı ve kardeşlerinin de babasının aslında dede olduğu ortaya çıktı. Bu nasıl bir canilik ki o sapık dede iddialara göre henüz 3 yaşındaki öz kızı Müslüme’yi de taciz etmişti. Müslüme pırıl pırıl parlayan gözleri ile etrafına müthiş enerjisini yayamıyor artık… Nefes bile alamıyor. Yaşamıyor. Ne zaman bu toplum bu hale geldi? Ve niçin ? Biz artık diğer Müslüme’leri düşünmeliyiz. Koruyamadığımız çocuklarımızı, kadınlarımızı, hayvanlarımızı…Özetle savunmasız tüm masum canlıları… Bunu da toplumu sadece eğiterek değil suça teşvik eden uyarıcıları denetleyerek ve ceza yaptırımlarını arttırarak sağlayabiliriz. Yoksa her gün masum çocuklarımızın, hayatının baharındaki genç kızlarımızın, kadınlarımızın ardından yüreklerimiz yanarak gözyaşı dökmeye devam edeceğiz. 

Kadınlarımız konuşturalım, özgürleştirelim ki onlar da kendilerini koruyabilsinler. Müslüme’nin annesi örneğinde olduğu gibi o kendisini kayınpederine karşı koruyamazken evladını nasıl korusun? Hepimize büyük bir görev düşüyor. Bu insanlık görevi. “Dünyayı iyilik güzellik kurtaracak” derken bu yaşananlara karşı herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli.

 Bir an önce ekranlarda temizlik yapılmalı. Kadın programı çerçevesinde ekranlara taşınan olaylara baktığımızda kadın olmaktan utanıyoruz. Her biri çok değerli kadın programı yapımcısı ve sunucusu arkadaşlarım kadını değersizleştiren, aşağılayan ve ahlak çöküntüsüne uğramış hikayeleri ekranlara taşıyarak psikolojik açıdan toplumu kirletiyor. Aldatan, çocuğu bırakan, eşinin arkadaşına kaçan, erkekleri dolandıran kadınlar bu programlarda en kötü örnekler olarak Türk toplumunun evlerine giriyor.

 Okuma alışkanlığının olmadığı toplumumuzda bu çirkin ilişkiler yüzünden kadınlarımızın beyinleri kirletiliyor. Ya da tam tersi bu programlar yüzünden eşleri, babaları tarafından “sen de böyle olursun” baskısı ile karşı karşıya kalıyor.   Evet biz kadınlar çocuğa, kadına, hayvana karşı yapılan her türlü istismarı, baskıyı, tehdidi kabul etmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Bununla da yetinmiyoruz.  Bu sapıklara ve sapkınlara karşı en ağır yaptırımların uygulanmasını istiyoruz. 

Kazakistan’daki ‘çocuk istismarcılarının kimyasal madde ile hadım edilmesi’ de, idam da olabilir… Bu insanlık dışı varlıkların bu dünyada henüz konuşmayı bile bilmeyen minik bedenlerin üzerinden ellerini çekmesi için görünen o ki böyle sert yaptırımlar gerekiyor. Müslüme yaşıyor, ama dünyadan uzak bir yerde… Rahat uyu güzel kız… Biz seni koruyamadık, affet bizi.  Türkiye seni unutmayacak."

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Sofuoğlu'ndan çok konuşulacak milletvekilliği itirafları! Ali Babacan’ın partisi için tarih belli oldu Bergüzar Korel'den 'yardım kolisi' isyanı Nagehan Alçı: Rasim devlet tarafından korunuyor