Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Konseyi'nin 8. Zirvesi'nde yol arkadaşı Binali Yıldırım'ı 'Türkiye'nin aksakalı' olarak atadıklarını söyledi. Tanıtırken "Binali Bey'in tecrübesi ve birikimiyle, ulaştırma başta olmak üzere konseyin çalışmalarına her alanda değerli katkılar sağlayacağına inanıyorum" ifadesini kullandı.
Aksakallar Konseyi, Türk geleneğini yansıtması adına Türk Konseyi'nin de fikir babası olan Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in talebiyle kuruldu.
Aksakal, Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde 'bilge kişi, insanlara yol gösteren, bilgelik ve hikmet sahibi kimse' anlamının ötesinde bir siyasi figür olarak da dikkat çekiyor. Köyün veya mahallenin aksakalı, o yörenin temsilcisi, bunların birleşimi, kasabanın ya da şehrin temsilcisi oluyor.
'Türkiye'nin aksakalı' olması, Yıldırım'ın siyasi hayatında yaşananları yeniden gündeme getirdi. Yıldırım'ın adı bugüne dek çok sayıda usulsüzlük ve yolsuzluk iddiasıyla anıldı.
İlk iddia, Hürriyet gazetesinde 1999 yılında yayımlanan bir haberde kamuoyunun karşısına çıktı. O dönem İDO Genel Müdürü olan Yıldırım'ın, belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna tarafından akrabalarına İDO’nun büfelerini dağıttığı için görevden alındığı ileri sürüldü. Haberde, şöyle ifadeler yer alıyordu:
"En büyük yolsuzluk İDO’nun firmaya personel maaşı olarak vermeyi taahhüt ettiği kalemde yaşanıyor. Personel, İDO’nun firmaya verdiği kişi başı personel giderlerinin hepsini maaş olarak almıyor. İDO ve firma arasında yapılan anlaşmalardan, İDO’nun personele 130 milyon vermeyi taahhüt ettiği 1.9.1998 ve 31.1.1999 tarihleri arasında; personele ödenen paranın sadece 94 milyon olduğu bordrolarla belgelenmiş durumda. Arada kişi başına 36 milyon kalıyor ki, bu 64 kişiden 2 milyar 300 milyon TL’nin her ay başı boş ortada dolaştığı, kimin cebine girdiğinin belli olmadığı anlamına geliyor."
Gürtuna'dan önce, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinde Erdoğan bulunuyordu. Bu dönemde, yani 19941999 yılları arasında Erdoğan ile mesai arkadaşlığı yapan Yıldırım, 2001'de AKP'nin kurucuları arasında yer aldı.
3 Kasım 2002 seçimlerinde İstanbul Milletvekili olarak Meclis'e girdi. Abdullah Gül’ün kurduğu 58. Hükümet'te Ulaştırma Bakanı olarak görev üstlendi.
Yıldırım’ın bakanlık döneminde istifasının ya da görevden alınmasının beklendiği ilk olay, Pamukova faciası olarak bilinen tren kazası olarak kayıtlara geçti.
Temmuz 2004’te Ankara – İstanbul arasında ‘hızlandırılmış tren seferini’ yapan 231 yolculu tren raydan çıktı ve 41 yolcu hayatını kaybetti. Hükümet, kazanın makinistin hız sınırını aşması nedeniyle yaşandığını söyledi. Yıldırım istifa etmedi, görevden de alınmadı.
22 Temmuz 2007'de memleketi Erzincan’dan milletvekili seçildi. Uzunca bir süre Ulaştırma Bakanı olarak görev yürüttü.
12 Haziran 2011 seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildi. İzmir’den aday gösterilmesinin en önemli nedeni 'CHP’nin kalesi' olarak görülen, ancak 'altyapı ve işsizlik sorununun ciddi noktada olduğu' ileri sürülen şehre mesajdı.
Yıldırım ile parti, İzmir’de oylarını artırdı. “İzmir’de artık tek kale değil, çift kale maç oynanıyor” şeklindeki ifadesi o dönem çokça konuşuldu.
2013 yılında Yıldırım ile bacanağı Cemalettin Haberdar'ın adı, akıllarda 'yolsuzluk skandalı' olarak yer edinen 1725 Aralık soruşturmalarında geçti. İzmir'de liman ve gümrüklerdeki yolsuzluk iddialarını inceleyen savcı Ali Çelik’in soruşturduğu isimler arasında Haberdar da vardı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şubat 2014'te Yıldırım hakkında hazırlandığını belirttiği fezlekeyi açıkladı. Burada ATV ve Sabah gazetesinin satışı sırasında iş insanlarından para toplanması için Yıldırım'ın koordinatör yapıldığı ve 630 milyon dolar toplandığı iddia edildi.
Sabah ve ATV'nin satışı için para aktaran firmalara bunun karşılığında 87 milyar 832 milyon liralık ihale verildiği öne sürüldü. Yıldırım ve hükümet bu iddiaları kesin bir dille yalanladı.
Yıldırım, 1725 Aralık öncesinde de yolsuzlukla suçlanmış ve kendisi hakkındaki iddialara şöyle yanıt vermişti: "On yıldır alnımın akıyla hizmet yapıyorum, Türkiye’ye 200 milyarlık yatırım yaptım, hepsinin hesabını kuruş kuruş veririm, o kadar söylüyorum. Öyle kabataslak laflarla, muğlak sözlerle beni yolsuzlukla itham edemezsiniz. Yolsuzluk yapan da yolsuzluğa vesile olan da alçaktır."
AKP, 30 Mart 2014'teki yerel seçimde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Binali Yıldırım'ı gösterdi. Bu nedenle bakanlıktan ayrılan Yıldırım, görevini o dönem Karaman Milletvekili olan Lütfi Elvan'a devretti.
Seçime giderken ailesinin, 17 şirketi, 28 gemisi ve 2 süperyatı olduğu iddia edildi. Yıldırım, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) de gündem olan bu iddiayı yalanlamadı ve şunları söyledi:
"Benim çocuklarım denizcilik ile uğraşıyor. Siyasete girmeden önce de denizcilikle ilgili işlerim vardı. Ben siyasete girince bütün işlerimi çocuklarıma devrettim. Hiçbir kamu kuruluşu ile iş ilişkileri yok. Şimdi de gemileri var. İşlettikleri gemiler de var. Ama şunu belirteyim; benim dokunulmazlığı var ama çocuklarımın dokunulmazlığı yok. Yanlış olan bir şey olduğu düşünülüyorsa, başvursunlar."
Bu seçimde partisinin İzmir’de yüzde 30’larda olan oyunu yüzde 36'ya, kazandığı belediye sayısını da 1'den 6’ya yükseltti ama seçimi kazanamadı. Seçim sonrası şu açıklamayı yaptı: "Keşke İzmir konuşulsaydı, projeler aklı selimle değerlendirilseydi. Genel siyasetin gürültüsünde bir seçim yapmamış olsaydık. O zaman çok daha sağlıklı bir karar verilebilirdi. Ama ne olursa olsun İzmirlilerin kararına saygı duyuyorum."
20152016 yıllarına gelindiğinde, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile birçok kez gerilim yaşadı. 12 Eylül 2015'te gerçekleştirilen büyük AKP kongresi öncesi Erdoğan ve Davutoğlu arasında yaşanan liste anlaşmazlığı sırasında adı, 'genel başkan adayı' olarak geçti.
Hatta kulislerde, Yıldırım'ın bin 353 delegenin 900 kadarından imza topladığı konuşuldu.
Davutoğlu'nun 2016 yılında 'yetki krizi' nedeniyle görevden ayrılma kararı alması sonrası AKP Genel Başkanı ve Başbakanlık görevlerine geldi.
Erdoğan'a sadakatiyle bilinen Yıldırım, bu süreçte 'düşük profilli' bir başbakan olarak anıldı. Elinde tuttuğu başbakanlık makamına son veren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne destek verdi. 24 Haziran 2018'deki seçimler sonrası tarihe, 'Türkiye Cumhuriyeti'nin son başbakanı' olarak geçti.
Erdoğan, yol arkadaşını Devlet Şeref Madalyası takdim ederken şu sözlerle anlatıyordu:
"40 yıllık dostluğumuz pek çok imtihanı atlatmıştır. Binali Bey en uzak yollardan kuş kanadıyla gelmiştir. Onun için Ulaştırma Bakanı olmuştur. Kendisi 40 yıllık yoldaşlığımızda bizleri hiçbir zaman yolda bırakmadığı gibi, hiçbir zaman da yolunu şaşırmadı."
2019 yılında düzenlenen yerel seçimlerde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP'li Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na karşı yarıştı. Ancak adaylığının resmen duyurulması iki kere ertelendi. Bu süreçte Erdoğan'ın damadı, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'la gerilim yaşadığı öne sürüldü.
Yıldırım'ın, ilçelerdeki adayların belirlenmesi konusunda Albayrak'ın kendisine danışmadan isim belirlemesine tepki gösterdiği iddia edildi.
31 Mart 2019'da düzenlenen seçimi 13 bin 729 oy farkla kaybetti. Partisi, AKP'li Ali İhsan Yavuz'un "Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu" ifadesiyle özetlenebilecek birtakım usulsüzlük iddialarıyla seçimin yeniden yapılmasını talep etti.
Tartışmaların odağında 23 Haziran 2019'da yinelenen seçimi bu sefer 800 bin oy farkla kaybetti. Yenilgiyi şu sözlerle kabul etti: "Sabah oy kullanırken de söylediğim gibi, seçim demek demokrasi demektir. Bu seçimlerle Türkiye'de demokrasinin en iyi şekilde, kusursuz işlediği bir kez daha ortaya konmuştur."
Yıldırım, yerel seçimlerden sonra kabineye geri dönmedi. Ancak Erdoğan'ın her zaman yanıbaşında olmasını istediği isimler arasında yer almaya devam etti. Şu an, partinin bir diğer önemli ismi Numan Kurtulmuş'la birlikte AKP Genel Başkanvekili olarak görevini sürdürüyor.
Geçtiğimiz aylarda oğlu Erkam Yıldırım'ın adı, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in ifşalarında önemli bir yer kapladı. Peker, bir videosunda Erkam Yıldırım’ın ‘kokainin yeni güzergahını belirlemek için Venezuela’ya gittiğini’ iddia etti.
Binali Yıldırım ise oğlunun bu ülkeye sağlık malzemesi dağıtmak için gittiğini, uyuşturucuyla kendilerinin yan yana getirilemeyeceğini söyledi. Peker hakkında suç duyurusunda bulundu.
Gümrük kayıtlarında Erkam Yıldırım’ın Venezuela’da bulunduğu 1 Ekim31 Aralık 2020’de Türkiye’den bu ülkeye maske sevkiyatı yapılmadığı ortaya çıktı. Aynı dönemdeki 1500 adetlik test kiti sevkiyatınınsa, Yıldırım ile bağlantısı bulunmayan iki firma arasındaki ticari faaliyet olduğu belirlendi.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin bu 'sağlık yardımı'yla ilgili yazısı ise çok konuşuldu: “Erkam Yıldırım’ın yardım maksadıyla götürdüğü test kiti ve maskenin yolcunun yanında taşıyabileceği miktarda olduğu için gümrük kayıtlarında yer almadığı ifade edildi.”
Binali Yıldırım, siyasi hayatında genel olarak esprili kişiliğiyle öne çıktı. 'Tayyip' isimli belgeselde Erdoğan'la İstanbul'dan Ankara'ya kötü hava koşullarında yaptıkları bir uçak yolculuğunu şöyle anlatıyordu:
"İnsanlar tedirgin tabii. Ben de yemek istedim. Bana, 'Sen ne yapıyorsun vicdansız, millet burada can korkusunda, sen oturmuş yemek yiyorsun, bu ne biçim iş' dedi. Ben de 'Telaşa lüzum yok, bugüne kadar hiçbir uçak havada kalmadı' dedim."
Son olarak ekim ayında Bahçelievler Belediyesi Anaokulu'nu gezen Yıldırım, burada bir öğrencinin "Ne iş yapıyorsunuz?" sorusu üzerine "İş arıyorum" yanıtını verdi. Aksakallar Konseyi'ne atanmasıyla Yıldırım, 'aradığı işi bulmuş oldu'.