Herhalde bizim milli günlerimizde en çok Instagram, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya platformlarının çalışanları şaşırıyorlardır. Aynı anda milyonlarca Atatürk fotoğrafının, videosunun önlerinden geçmesini hayretle karşılıyorlardır ve bu durumu anlamakta zorlanıyorlardır.
Zira böyle bir sevgiyi dünyanın hiçbir yerinde görmek mümkün değildir. Yeni liderlerin eski liderlerin heykel ve resimlerini söktürdüğü bir dünyada, (ülkemizdeki iktidar mensupları unutturmak için ellerinden geleni yaptığı halde) milletimiz ölümünün üzerinden 83 yıl geçmesine karşın Atatürk'ü unutmuyor.
Unutmadığı gibi, Atatürk'e duyduğu sevgi, özlem ve minnet her geçen gün daha da artıyor.
Anıtkabir dün Cumhuriyetimizin 98. kuruluş yıl dönümünde tıklım tıklımdı.
“Millet unutmuyor” dediysem, bu topraklarda yaşayan herkesi kastettiğimi sanmayın. Ali Erbaş isimli şahıs ile kendisi gibi düşünen bir grup, her zaman olduğu gibi milletin bu tavrından hep rahatsız oluyor. Atatürk'ün adını anmamak için çaba gösteriyor.
Elinden geleni yap Ali Erbaş. Biz, kurucu önderlerimizi asla unutmayacağız ama seni unutacağız. O başkanlık cübbesini çıkardığın gün unutulup gideceksin. Hayatının sonuna dek Atatürk'e duyulan sevgi ve minnetin arttığını görüp kahrolacaksın!
Cumhurbaşkanlığı, yıllık programında açıkladı. Son bir yılda devlet yardımlarına muhtaç hale gelen aile sayısı ikiye katlanmış. 2019 itibarıyla 3 milyon 283 bin olan o sayı, geçen yıl 6 milyon 630 bine çıkmış. Yani bir yıl içinde devletten yardım alan yoksul aile sayısına 3 milyon 347 bin yeni aile eklenmiş.
Cumhurbaşkanı, bakanlar, AK Parti yöneticileri, hükümete yakın gazeteciler mikrofon buldukları anda güllük gülistanlık bir tablo çiziyorlardı ya…
İşte size gerçek rakam. Üstelik Cumhurbaşkanlığı'ndan.
Kendi rakamlarınızı görmezden gelmeyin bari!
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına dair haberler arasında en ilginç olanı Bafra'dan geldi. Bafra Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği her yıl düzenledikleri Cumhuriyet Yürüyüşü'nü bu yıl da yapmaya hazırlanıyordu. Ancak Kaymakamlık yürüyüşü iptal etti. Neymiş efendim yürüyüşe Samsun'da bulunan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de katılacakmış.
Oldu mu şimdi Kaymakam Bey.
Bu yaptığınız, devlet adamlığının tarafsızlığına yakışır mı hiç?
Yoksa siz de mi “Yürüyecekse sadece AK Parti Genel Başkanı yürüyebilir” diyenlerdensiniz?
İktidar fahiş fiyat artışlarını beş süpermarket zinciriyle bir yağ üreticisine kesmişti. Müfettişler bu kapsamda tek tek incelemede bulunmuştu. Rekabet Kurumu yemedi içmedi ceza yağdırdı.
1. BİM Birleşik Mağazalar A.Ş.'ye 958.129.194,39 TL;
2. CarrefourSA Carrefour Sabancı Ticaret Merkezi A.Ş.'ye 142.469.772,07 TL
3. Migros Ticaret A.Ş.'ye 517.672.762,75 TL;
4. Savola Gıda ve San. Tic. A.Ş.'ye 22.210.998,63 TL;
5. Şok Marketler Ticaret A.Ş.'ye 384.369.037,15 TL;
6. Yeni Mağazacılık A.Ş.'ye 646.582.329,39 TL;
Beş markete kesilen ceza miktarı yaklaşık 2.6 milyar lira. Eski parayla 2 katrilyon, 6 trilyon lira. Gerçekten çok büyük para.
Peki size basit bir soru soracağım:
O marketlerin o cezaları ödediğini varsayalım. Sonra ne yapacaklar? Doğrudan maliyetlere ekleyip müşteriden çıkaracaklar.
25 kuruşa poşet işi nasıl bizim sırtımıza kaldıysa, Rekabet Kurumu'nun cezaları da sırtımıza binecek. Bakın göreceksiniz!
İktidar Burdur'un Yeşilova ilçesinde bulunan dünyaca ünlü Salda Gölü'nü keşfettiğinde bütün çevre örgütleri ve bilim adamları uyardı:
“Yapmayın, gölün doğasını bozmayın, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğar.”
Ülkemizin başına gelen en büyük “inşaat iktidarı” takar mı hiç?
Millet parkı, piknik alanı, adı her neyse illa gölün etrafına inşaat yapılacaktı.
Hemen çalışmalar başladı. İnşaat makinaları boy gösterdi. Kontrolsüz bir tanıtım bombardımanı başladı ve millet göle akın etti.
Sonuç ne oldu biliyor musunuz?
Sular 50 metre içeri doğru çekildi. Kayalıklar ve tek hücreli siyanobakterilerin fosilleri kıyıda kabak gibi ortaya çıktı. Sandalyesini ve masasını kapan kum zannettiği o muhteşem beyazlığın üzerine yayıldı. İşte göldeki son durum:
Siyanobakteri fosilleri ayaklar altında ezildi, karardı ve çamur deryası gibi görünmeye başladı. Karayipler görüntüsü uçtu gitti. Kayalıklar çöplüğe döndü. Bize de bir kez daha “böyle olacağı belliydi” demek düştü.
Yazık, çok yazık!